31 Temmuz 2013 Çarşamba

Tut elimi.


Çok acaiptir şu hayatta bir bebeğin minicik elini tutmak kadar insanı güçlü hissettiren çok az şey var. O minicik el tutunca tek parmağınızı sıkıca, çılgınca ve sonuna dek yaşamak istiyor insan. Dağ tepe koşmak istiyor. Bas bas bağırıp sesinin yankısını karşı tepelerden duymak istiyor. Tam olarak anlatamadığım ama çoşkusundan ve kararlılığından emin olduğum şeyler yapmak istiyor. O minik insanı bir ömür kucağında taşımak istiyor. O minik eli hiç bırakmayacak kadar güçlü hissediyor. 
Tam da böyle hissederken muhteşem, anlatmaya çalışırken zırva olan bişey işte. 
Anlatmaya çalışmaktan vazgeçtim, ne de olsa  #anneoluncaanlarsin

23 Temmuz 2013 Salı

iki buçuk


Niye buçuklu buçuklu anlattığımı bilmiyorum. Öyle denk geldiğinden sanırım. Zaman su gibi akıp geçiyor. Bizim buruşuk yaşlı derili oğlumuz büyüdü serpildi işveli cilveli bol gülücüklü bir oğlan oldu çıktı karşımıza. Maaile kendisine aşık, alt değiştirme ve gaz çıkartma yarışında kendisinin gözünün içine bakmaktayız. Neyseki emzirme meselesinde rakipsizim de yavrumu rakiplerimin elinden kaptığım gibi bir kuytuya çekilip romantik dakikalar yaşayacak fırsat bulabiliyorum:)
 Minik oğlum artık annesinin gülücüklerine gülücüklerle hatta kahkahalarla karşılık veriyor, gevezeliklerini uuu, aguu veya guu şeklinde cevaplayabiliyor. Parmaklarını henüz tam çözemedi ama yumruklarına bayılıyor. İki elini kavuşturup, biriyle diğerini ite ite minicik ağzına kocaman yumruğunu sığdırıyor. Her zamanki çılgın tekmelerini savuruyor. Her emzirme seansı sonrası mayışmş bir halde ağzından o son damla süt çenesine akarken yandan çapkın bir gülücük atıyor. O gülücük süt için teşekkür gülücüğü diye düşünüyorum hep. Olayları fazla dramatize ediyor olabilirim ya da haklıyımdır, benim minik centilmenim karnını her dolduruşunda beni mest etmek için atıyodur o çapkın gülücükleri. Sonra dönencesiyle konuşuyor, en çok kırmızı popolu köpeğini seviyor. Pink'ten Just give me a reason eşliğinde benimle usul usul dansedip uykuya dalıyor. 
Bu ayın en önemli olayı da büyük babannenin elini öpmek için bizimle 6 saat yolculuk yapıp bütün yol boyunca uyuyarak yine gönlümüzü fetheden yavrumuzun bir de üzerine 40 yıllık yüzücüymüş gibi bizimle denize girip, gıkını çıkarmadan parmakları büzüşene kadar denizde kalıp bize gelmiş geçmiş en mutlu&en heyecanlı&en kaymak deniz keyfini yaşatması oldu. Bir bebekle banyo yapmak ne muhteşem diye düşünüyordum, denize girmek muhteşemden de öteymiş. Ağzımız kulaklarımızda, dişlerimizi sıka sıka kucakladığımız yavrumuzun yine kapışılamadığı bu ilk deniz macerasını da böylece çekirdek aile tarihimize yazmış olduk. 

Bütün bu ilk heyecanlar&kefişler&mutluluklar bir yana, bu hafta 16 haftalık acınası doğum iznimin bittiği hafta. Devlet 3 çocuk talebinin, 6 ay yalnızca anne sütü önerisinin inadına bana bebeğimin artık benim tam zamanlı bakımıma ihtiyacı olmadığını söylüyor. O kadar saçma, o kadar insanlık ayıbı bir durum ki bu ne yazsam ne anlatsam kızgınlığımı, öfkemi yeterince iyi ifade edemem. Geçenlerde bir tanıdığım "Evlilikler başlı başına birer kahramanlık hikayesi, çocuk sahibi olmak bunun da ötesinde,sizi kutlarım" dedi. Tüm kahraman&cengaver anne babaları sevgi&saygıyla selamlar, sabır&kolaylık&şans dilerim.