17 Eylül 2013 Salı

5. ay-Bebekçe^^



Şu an en çok ne öğrenmek isterdin deseniz. Tereddütsüz cevabım hazır. Bebekçe. 
Netekim her ne kadar insan bebeğinin sesinin tonundan derdinin ne olduğunu anlıyor teorisi çoğunlukla doğru olsa da, zaman zaman evde şu diyalogların yaşandığına eminim.

Demir dış ses:Mıy mıy da mıy mıyy
Demir iç ses: Açım
Ben:Oy kuzum hep sırt üstü yatmaktan sıkıldın mı dur biraz "tummy time" yapalım, hemen çeviriyorum seni^^

Demir dış ses:Ingaaaaaa
Demir iç ses:4 aydır aynı dönence, aynı şarkı sıkıldım!
Ben:Miniciğim uykun mu geldi gel biraz sallayım seni^^

Demir dış ses:Ighhh mıghhh ıghhh
Demir iç ses: Uykum var, uyuyamıyorum, biraz yardım.
Ben: Acıktı benim yavrum, gel anacığının kucağına^^


Demir dış ses:Vöööveöööveeeöööö
Demir iç ses:Çok fazla gürültü var, ya dönencenin sesini kapat ya müziği!
Ben:Dans mı etmek istiyo benim oğlum, hoop gel bakalım kollarıma^^

Demir dış ses:Mıııımııııımıııııııııııııııııııııı
Demir iç ses:Dişim kaşınıyor, acil ısıracak bişi!
Ben: Oyy çok acıkmış oğlum kendini yemeye başladı, gel odamıza gidelim.
Ben(odada): Agghhhhh!

16 Eylül 2013 Pazartesi

5. ay - Giriş


Demir için vakit odasına girer girmez camda asılı duran dönenceye elleri açık kollarını uzatma, totoyu ve bacakları havaya kaldırıp sırt üstü yatarken bir yana yuvarlanma, iki eliyle iki ayağını tutarak yuvarlanan bir topa dönüşme zamanı.

Şükür ve teşekkür, parmakları kaymaktan öte güzel evladım.



4 Eylül 2013 Çarşamba

pıt pıt, pıt pıt


 Demir. 
Şu an seninle yaşayacağımız gelecekten  beni daha çok heyecanlandıran tek bir şey yok. Ama senin hızlıca büyümenden ve sana dair çıldırırcasına sevdiğim şeyleri aynı çılgın hissayatla hatırlayamamaktan korkuyorum. 
Ayaklarını(ayaklarını deyip geçmek öyle zor ki. Ayaklarının üzerindeki tombul katmanı, tabanının kaymak yumuşaklığını, arkadan bakınca kusursuz birer küre gibi görünen parmaklarını, parmaklarının hareketini, kokusunu), ellerini(buraya da roman yazabilirim ama uzatmıycam:)), bana gülüşünü, boynunun terlemiş kokusunu, dirseğindeki gamzeleri, esneyişini, oyuncaklarınla konuşuşunu, sabahları uyanışını, uyandığımda seni gördüğüm anı, banyoda suları yalamaya çalışışını, uykuya dalarken kafanı yastığa gömüşünü, bezini açtığımdaki gülümseyişi, yani senin bu  minik haline dair ne varsa hepsini aklıma, kalbime kazımak ve hiç unutmamak istiyorum. 
Seni çok, çok seviyorum. 
Titreyen bir burun ve pıt pıt kalp çarpıntıları eşliğinde.


1 Eylül 2013 Pazar

Hokus Pokus!


Hokus pokus demişim de şapkadan tavşan değil ama, bir çizgiden bir göbek ve bir göbekten bir afacan serseri çıkarmışım.