Her şeyi unuttuğum gibi olayların nasıl başladığını da
unuttum. Eşimle sevgili olduğumuz üniversite yıllarında bile çocuk istemediğimi
çok iyi hatırlıyorum da ibre ne zaman diğer tarafa döndü çok emin değilim. Bir
çocuk sahibi olmak dünyanın en bencilce işiydi. Bir canlıya kendi fikrini
sormadan hayat verme işine ortak olmak tamamen saçmalık, hatta bir ölümlüyü
dünyaya getirip böyle rezil bir memlekette başına ne geleceğini bilmeden
yaşamak, yaşatmak deliliğin de ötesindeydi. Bu düşüncelerim aslında hiç
değişmedi.
Ama sanıyorum 25 yaşımda bir acayiplikler oldu bana. Halk arasında
“hormonlarım beni ele geçirdi” olarak bilinen, ele geçiren şeyin hormon olup
olmadığından emin olmadığım o olayı yaşadım. Zaten bebekleri seven bünyem,
bütün bebekleri birer sanat eseri ve sonsuz bir mutluluk kaynağı gibi görmeye
başladı. İnsanların bebekleri güzel bebek çirkin bebek huysuz bebek mutlu bebek
diye ayırmalarını anlayamayacak, çılgınca bütün bebek milletini kucaklayan bir
ruh hali. Erman’ı pikeye sarıp kundaklayışım, şirkete bebeklerini getiren
insanların peşinden ayrılmayarak illallah ettirişimle olay klinik bir vaka
boyutuna ulaştı. Ve yazının başında anlattığım bütün o rasyonel düşünce güruhuna
kulağımı tıkadım.
Sanıyorum DNAmıza insan türünün soyu tükenmesin diye
hayatımızın bir döneminde devreye giren bir üreme arzusu kodlanmış. Yoksa bu
mantık dışı eylemi bundan çok önce bırakmış ve yeryüzünden silinmiş olurduk.
Bebek poposu sevmek uğruna, kendi bedeninde bir başka canlıyı büyütüp, dış
dünyada yaşar hale getirip, davul gibi şişip, onu en olmadık yerimizden
çıkarıp, sonra da bütün bu acayipliklerden çılgınca zevk almak da nesi allah
aşkına?
Yalnız Demir ayyyyynı anne olmuş! (Babasının fotosunu görmedim tabii ama, annesine çok benzemiş) Maşallah çok tatlı bişey :) Daha sık yazmalı annesi amaa...
YanıtlaSilahhh ben 25 yaşımda evlenmenin bile ne kadar manasız olduğunu düşünürken ondan 2 sene sonra kendimi nikah masasında bulduğumda, yanımdaki adamı gerçekten çok sevmesem vazgeçebilirdim :) şimdi yaş 30 ve çook uzun düşündükten sonra artık çocuk yapmaya karar verdiğimizde ilk 1 yıl hemen olmaması, bizde bir paniğe bir telaşa sebep oldu, sanırsın çocuk için evlenmişiz.. başka konumuz yoktu evde... şuan 34 haftalık hamileyim ve daha yüzünü görmediğimiz oğlumuz hayatımızın merkezine oturdu bile, daha o doğmadan geleceği için endişelenmeye başladık, o daha doğmadan her şeyden çok sevmeye başladık... şuan ara ara bağımsızlığı özleyeceğimi düşünsem de içimde dönüp duran bu bebeği hissettikçe binlerce şükürler ediyorum :) anladım ki bu olmadan önce çılgınca, olduktan sonra ise mucizevi bir şey :)
YanıtlaSilDuygularıma tercüman olmuşsun. Tam da böyle düşünüyorum ben, henüz anne olmamışken, isteyip isteyip vazgeçiyorum.
YanıtlaSilDünyanın en bencilce şeyi gerçekten, kendini çoğaltma isteği ama bu güdü yaratılıştan geliyor, bu da kesin.
Demir gittikçe babaya benziyor :)
Mutluluğunuz daim olsun.
Çok güzel yazmıssın yine, olduğu gibi, ne abartmışsın ne süslemişsin, en çok bu yazın dilini seviyorum. Bir de zorluklar karsısında hiç pes etmeyen biri olduğunu çıkardım hep okuduklarımdan, bravo diyorum :)
YanıtlaSilaahahaahaha ofiste sesli sesli güldüm! ama neyseki etrafımdakiler benim bu hallerime alışkın da kimse dönüp bi noluyo yine neye gülüyosun demedi:))
YanıtlaSilDNAlarımız önceden kodlanmış mı, yoksa biz zaten ana olmak icin dünyaya gelmişiz de bunu cok gec mi farketmişiz onu bilmiyorum:) Bildigim ve şu an deli gibi arzuladıgım tek şey, pardon iki şey: bebek poposu ve etrafa saçılan süt kokusu <3
ps: Demir bile şaşkın bu işe, saçlarıyla tepkisini ortaya koymuş aslanım, kaymaklım benim <3333
kocaman olmuş Demir...
YanıtlaSilBir anne düşüncelerini bu kadar mı net ve tatlı bir şekilde ortaya koyar. Tek kelime ile yazılarına hayran bir şekilde, bir gülüp bir ağlıyorum. Minikkuş' un saç mevzusunda kopmadım desem yalan olur. Harikasınız.
YanıtlaSil