10 Nisan 2014 Perşembe

Anni❤


Demir. Oğlumm. Küçük, ılık, tatlı sevgilimmm.
Bana anni dedin bugün. Sonra anneh dedin. Sonra bişiler daha dedin ben bu ikisini duyduktan sonra kendimi kaybetmişim.
Senin o muhteşem melodik sesinden dünyanın en şahane "anni"si.
Kimse daha fazla mutluluk koyamaz o sahnenin üzerine.
Bir tek sen.
Anneciimmm filan deyip kocaman bitane öpersen^^

8 Nisan 2014 Salı

10-11. aylar



Bu ayları nasıl yazmam ya. Her gün yazacak bir sürü yeni şey oluyor. En son nerde kalmıştık?
Demir hala klasik emekleme hareketine mesafeli ama sürünerek bütün evi çok hızlı bir şekilde gezebiliyor. Otururken ayağa kalkıyor, ayaktayken çömelip hoop tekrar ayağa kalkıyor. Yatağın kenarından, koltuktan tutup yürüyor. Şahane dansediyor. Üstten aynı anda çıkmaya çalışan yeni 4 dişiyle birlikte artık çok daha ıslak ve aşırı güzel gülüyor. Pilav, börek, mücver, köfte eline verilebilecek, kendisinin yiyebileceği her şeyi yiyor ya da en azından tadına bakıyor. Kaşıkla beslenmekten sadece söz konusu besin yoğurtsa hoşlanıyor. Renkli toplara bayılıyor. Top havuzunun içinde kendinden geçip, her bir topun önce tadına bakıp sonra da özellikle ve kasten o topu halıya değil parkeye atıyor. Çıkan sesi dinleyip, hemen yenisinin tadına bakıp onu da atıyor(Sevgili alt komşum, özür dilerim). Mama, baba, gelgel, meme diyor. Babacık nerde diye sorunca kapıya bakıyor. Erman sabah giderken ağlıyor, akşam kapıda görünce çılgınca O'na ulaşmak için çırpınıyor(anneci olmuyo muydu bu erkek çocukları allah aşkına?). Artık salıncaktan o sıkılmadan alırsak atar yapıyor. Hani şu kucakta istemediği bişi olunca balık gibi çırpınan çocuklar var ya, o tarz gözümü korkutan bir takım hareketler sergiliyor. Hala süt ötesi kokuyor. Uykudan uyanınca emziğin altından bana gülümsemesi hayatımın en muhteşem anı hala. Ve yine hala bizimle yatıyor. Sabah uyandığımda ılık poaça aykları ya boynumda, ya yüzümde oluyor. Çekmeceleri açıyor, sonra parmakları içerde unutup kapatıyor. Ağlıyor hemen unutup oyuna devam ediyor. Parmak şıklatmaya çalışıyor. güneşe ve ışığa bakarken gözünü kısıyor ve çok tatlı oluyor. 
Zaman elimden akıp, gidiyor gibi hissediyorum. 
Minik bebeğim, karnımda büyüttüğüm bir lokmalık küçük oğlum büyüdü ve bir ay sonra bir yaşını bitiriyor. 
Bu çok acaip bir duygu. Yazdığım hiçbir satırın o duygunun anlamını veremeyecek olduğunu bildiğim halde, yine de çabalayıp anlatmaya çalışmak istediğim, ömrümün en biricik ve yegane, en şiddetinden korkutan ve kusursuz duygusu. 
Safi mutluluk. 
Saf, pür-i pak bir mutluluk.
Küçük sevgilimin bana ömürlük hediyesi.