8 Aralık 2013 Pazar

7. ay



Demir 7 aylık oldu. 
"Bir yaş" a daha yakınız artık. 
Sanırım Demir 3 aylık olana kadar daha çok zamana odaklanıyordum, günleri sayıyordum. Şimdi uyandık, yorulduk, uyuduk hooop bi bakıyorum bir ay daha büyümüş minik oğlum. 
Demir bu aralar bağırıyor, bağırıyor, bağırıyor. Önce yavaş yavaş sesini açıp sonra çığlık atmaya başlıyor. Alt çenede 10 gündür tek başına ikamet eden tek dişi ile bana her zaman ve canı isterse de yabancılara gülüyor. Ve bence güldüğünde dünyanın en muhteşem canlısı oluyor. 
Kalbimin o zamanlarda bir miktar eridiğine yemin edebilirim.
Daha az uyuyor, daha çok hareket ediyor ve beni daha çok yoruyor. Artık sadece benim derdini anlatamayan bakıma muhtaç bebeğim değil de sanki daha çok biraz mızırdanma, bir bakış, bir gülücük, el kol çırpış ve daha bi milyon işaretle benimle iletişim kuran en minik arkadaşım.
 Sabah uyanıyoruz. Demir oyuncaklarını çok özlediği için ve her sabah her birini ilk kez görüyormuşçasına şaşırdığı için oyun halısına koşuyoruz. Bu arada ben şanslıysam biraz dergi, kitap karıştırıp belki çaktırmadan biraz tv izleyebiliyorum. Sonra birden aşırı yorulup tekrar sarılıp uyuyoruz. Acıkıyoruz, önce demir doyuyor, sonra ben doyayım diye birlikte sofraya oturuyoruz. Ben kahvaltı keyfini uzatırsam Demir ses açma egzersizleri yapmaya başlıyor. Hoop tekrar oyun halısına. Öğlen oldu mu bi daha yorulduk, azıcık daha uyuyoruz. Hava çok soğuk ve bu aralar belki biraz çıkıp hemen geri içeri koşuyoruz. Ya misafir çağırıyoruz, ya bi yere gezmeye kaçıyoruz. Saat 16:00 olduğunda pilim bitmiş oluyor. Erman'ı arayıp bugün de 2 saat erken çık bence diyorum. Hep aynı cevabı alıyorum. Çıkamam. Annemi arayıp hadi akşamki uçağa atla bize gel diyorum. Hep aynı cevabı alıyorum. Ah keşke!. Yine de her gün deniyorum. Bence ikisinden biri bir gün bıkacak. Benim bıkmayacağım kesin.
 Sonra ortalığı topladık, belki yemek yaptık, dansettik, perdeden sallanan zinciri havalara salladık, pilates topunun üzerinde zıpladık, odaları gezdik, tek tek ne var ne yok dokunduk yoklama aldık, masal kitabını açtık dinledik, diğer kitapları kemirdik(evet zaman zaman ben de kemiriyorum:P) derken baktık kapı anahtarla açılıyor. 
Günün en muhteşem anlarından biri. 
Ahh babası bak seni nasıl özlemiş, al bakim kucağına^^ 
Banyo günüyse banyo, yoksa ailecek bir takım güreş aktiviteleri, kovalamacalar, kakara kikiri, Demir iyice yorulup elinin üzerindeki tontik tabaka ile gözlerini ovuşturmaya başladı mı ninni ve uyku zamanı. 

Demir'imin uykusu mu gelmiş. 
Bütün gün çok yorulmuş.
 Hep oyunlar oynamış.
 Sonunda yorgun düşmüş.
 Uyu Demir uyu.
 Gücünü topla. 
Yarın yine oyna oyuncağınla.*

 Küçük bebeğim bu ninniye hep önce biraz gülüp sonra da başını yastığa gömüyor. Korkunç sesime güldüğüne ve "ah anam garibanam" diye iç geçirdiğine eminim.
 O uykuya dalınca, kokusu yoğunlaşıp bütün odayı kaplıyor. 
Sonra dualar, şükürler, teşekkürler.

*Ninni perisi'ni bilmeyen duymayan anne var mı bilmiyorum ama şimdiye kadar duyduğum en muhteşem ninni albümü olduğu için mutlaka bulup dinlemenizi öneriyorum. Bana hediye eden Servin'ciğime de yeri gelmişken bir koca teşekkür.