13 Haziran 2016 Pazartesi

Okul Meselesi


Koca bir Ahhhh! çekerek başlamak istiyorum satırlarıma. Ve yavrusunu çok daha küçükken kreşlere okullara tüm gün bırakmak durumunda kalan bütün arkadaşlarımın, arkadaşım olmayan annelerin, çocuğunu bir yere emanet etmek zorunda kalan herkesin önünde saygıyla eğiliyor; şans, sabır, güç diliyorum. Gönül isterdi ki bütün çocuklara(anneleri isterse) minimum 2 yaşına kadar anneleri baksın, sonrasında çocukların sabahın kör saati ile akşamın karanlığı arasında kreşlerde oyalanmak zorunda kalmadığı, daha insani şartlarda çalışabilsin tüm anneler. Devlet kadına nasıl ve kaç tane doğuracağını buyuracağına, evladını gözü arkada kalmadan gönderebileceği okullar, kreşler, bakım hizmetleri sağlayabilsin. Ama bunları konuşacak bir coğrafyanın da zaman diliminin de ışık yılı uzağındayız. O yüzden delirmeden, sakince, ne istediğimizi, ne beklediğimizi önce kendimiz karar verip, seçenekler arasından en az acılı olanı seçmek durumunda kalıyoruz. Devlet, özel farketmez, eğitim sistemimizin(şu an 3-6 yaş için konuşuyorum, ilerde ahkâm kesmeye büyük yaş grupları için devam edicem) içime sindiremediğim ufak tefek değil çok büyük eksikleri var. Bana göre tabi. Ve sanırım çoğunlukla sadece bana göre. 3-6 yaş grubundan bahsediyoruz. Hatta ben 3-4 yaş aralığından bahsediyorum özel olarak. Çocuğumun bu yaşından ne bekliyorum? Haftada 8 saat yabancı dil dersi almasını? O da yetmez ikinci bir dili de ufaktan ufaktan duymaya başlamasını? Bütün gün boyama, hamur, kesme biçme, oyuncak döngüsü içinde bir sınıfın içinde debelenip durmasını? Piyano çalmasını, nota öğrenmesini? Yoga yapmasını, yüzme derslerine taşınmasını? Hayır. Temel ve olmazsa olmaz beklentilerim bunlar değil. Bir. Oyun oynamasını istiyorum. Oyuna konsantre olmuş, kendi kendine ya da arkadaşıyla konuşa konuşa, keyif alarak oynarken, hadii aktivite saati diye oyununun bölünüp önüne boyaların ve kağıtların bırakılmadığı özgür bir ortamda oynamasını. Sürekli bir yetişkin tarafından yönlendirilip, uyarılıp, keşfetmesine, öğrenmesine imkân tanınmayan bir ortamda oynamasını değil(Arkadaşının kafasına oyuncakla vurmaya çalışırsa, öğretmen müdahale etsin tamamJ) İki. Kıymet görmesini, gözlerinin içine bakılmasını, dokunmak sarılmak isterse karşılık verilmesini, dinlenmesini, sorularına cevap bulmasını(cevap için biraz beklemesi gerektiğini öğrenerek muhtemelen). Öğretmeye, örnek olmaya çalıştığımız değerlerin pekiştirilmesini. Bir birey olduğunu, hakları olduğunu bilmesini, başkalarının hakları olduğunu da unutmamasını, izin almayı, sıra beklemeyi, özür dilemeyi, teşekkür etmeyi. Bu yaşta okulda olmasının eğitimden önce sevgi almasına engel olmadığını hissetmesini.  Üç. Günde 8 saat bir sınıfa bir binaya kapalı alanlara mahkum olmadan, ait olduğu mutlu olduğu yerde; kumun üzerinde, salıncağın tepesinde, ağaçların gölgesinde vakit geçirip keşfetmesine fırsat verilsin istiyorum. İzmir’de yaşıyoruz. İzmirlilerin çoğunluğu aynı fikirde değil ama bu memlekette, bu iklimde çocuğunuzu dışarı çıkaramayacağınız gün bütün bir yılda 7’den fazla değildir. Ankara’nın ayazıyla terbiye olmuş bir cengaver gibi konuşuyor olabilirim. Ama çocuğu soğuk esen rüzgârlara incecik kıyafetlerle çıkarmıyorsanız, ya da yağmurda uzun uzun ıslatıp, ıslak kıyafetlerle oturtmuyorsanız, bir terletip bir üşütmüyorsanız, çocuklar hava şartları yüzünden pek hasta olmuyor. Bu sübjektif fikrim değil. Örneklerle(mesela Kanadalı anaokulu çocukları), bilimsel desteklerle açıklanabilir bir gerçek. Ama üşümek ama banyodan sonra dışarı çıkmamak ama sırta havlu koymazsak kesin hasta olurlar bin yıllık geleneğimiz. Verdiğim savaşın beyhude olduğunu hissediyorum. Yine de gezdiğim okulların(biri dışında) hepsinin, çok uygun yeşil alanları olanın da, bilmem nerelerden getirilmiş kum havuzu olanın da, hobi bahçesi yapanın da çocukları dışarı çıkarmadıklarını hayret ve şaşkınlıkla karşılıyorum. Gerekçenin açıklanırken, zaten okula başlasın sürekli hasta olacak, veliler üşürler diye istemiyor, bahçeye çıkınca yakınlardaki evlerden şikâyet oluyor şeklinde olması bende üstümü başımı parçalama hissi uyandırıyor. Çocuklar hasta olmasın diye çocukları haftada bir bahçeye çıkarıp, içerde ateşli, hasta, sağlıklı demeden bütün çocukları kapalı odalarda bir arada tutarak ne yapmaya çalışıyorsunuz diye karşımdaki yetkilinin karşısında deliriyorum. Son iki aydır periyodik olarak duygularım, düşüncelerim, yaşadıklarım bunlar. Gezdiğimiz okullardan biri bir montessori anaokuluydu ve baktığımız okullar arasından evimize en uzak işlerimize en ters olanı da bu okuldu. Kısmen katıldığım bir yaklaşım var. Eve en yakın okul en iyi okuldur. Özellikle okul öncesi dönemde. Bu okulu aklımız bahçesindeki tavşanlarda, ördeklerde, tavuklarda, meyve ağaçlarında, bostanında ve kocaman bahçesinde kala kala elemek zorunda kaldık. Yaşadığımız yerin bize sunduğu diğer seçenekler; yarım gün devlet anaokulu, yarım gün oyun grubu(yarım günler diğer yarım gün için bakıcı ihtiyacı gerektiriyor diye bunlar da elendi), tam gün özel kreşler(çoğunlukla apartman altı, bahçe yok çim yok, göstermelik plastik oyun parkları duvarlarda göz yoran devasa rengarenk çizgi film kahramanları ve kötünün iyisi kolej anaokulları. 3 yaş çocuğunuz için müdürle yaptığınız görüşmenin yarısında karşınızdakinin gururla teog puanlarından ve akademik başarıdan bahsetmesi filan. O kadar umurumda değil ki. Demir’in okul hayatı ile ilgili en az 5 yıl akademik başarı lafını duymak bile istemiyorum. 3 yaşında çocuk yahu. Akademik başarısı eşek arılarını bal arılarından ayırabilmek, salyangozların neden yağmurlu havaları sevdiğini bilmek, limon ağacını mandalina ağacından ayırabilmek, hadi hiç olmadı ahşap bloklarla uzun kuleler filan yapmak olmalı. Olayları didikleyip bulandırdığımı, dramları sevdiğimi düşünüyor olabilirsiniz. İsyan temalı her yazımda olduğu gibi yine kendime soruyorum, abartıyor muyum diye? Cevap hayır. Temel ve çocuk ruhuna uygun okul öncesi eğitim fırsatlarına ulaşmak için bi milyon takla atmamızı, içimize çok da sinmeyen seçeneklere çok büyük paralar ödemek zorunda kalmayı kanıksayamıyorum. Demir için en iyisi diye düşündüğümüz okulun yaklaşık aylık masrafı, eve en yakın devlet anaokullarından birinin aidatının nerdeyse 20 katı. Dün Demir mutlu olsun, geleceği huzurlu olsun diye bu masrafı yapacağımıza 20 çocuğu anaokuluna göndersek gezegenin ve dolayısıyla muhtemelen Demir’in de ilerideki mutluluğu daha garanti olur mu diye düşünmedim değil. Bu meseleye daha uzun uzun takacak gibiyim. Şimdilik isyanımı burada bitiriyor, sizlere ve çocuklarınıza gönlünüze göre okullar, öğretmenler bulduğunuz bir gelecek diliyorum.

6 yorum:

  1. O kadar haklısınız kı. O yas çocuk zaten zorunluluktan kreşe gidiyor kı Nasıl kreşe gitmese evde sokakta gönlünce oyun oynayıp gezecekti kreşte de fazlası dayatılmamalı. Aslında her gün dışarı çıkmalı çocuklar kar bile yağsa..... Ama işte gel de diğer velilere anlat biraz da toplumsal bilincin değişmesi lazım. Kreşler artık zaten tamamen ticarethane olmus para gelen yere Siri'n gözükmek isticekler. Bizim kres de her cuma orman günü diye kandırıyor reklamlarında ama 1 sene oluyor benim oğlan daha 1 kere gitti ormana. Elh en azından yağmur kar olmadığında bahçeye çıkıyorlar ama Almanya'nın her günü yağmur :( ben de anlatamıyorum öğretmenler de biraz kolaya kaçıyorlar. Allah gönlünüze göre bir yol yordam gösterir ins size de.

    YanıtlaSil
  2. Aahhh ahh! Yarama basilan bir parmak daha. Oğlum ağustosta krese başlayacak, 27 aylikken. Bana göre en az bir yıl daha evde olmalıydı, ama ücretsiz iznim bitmek üzere. bakıcı seçeneğini aklımdan bile gecirmiyorum. Yani kreş kaçınılmaz. Gecem gündüzüme karıştı dusunmekten :(

    YanıtlaSil
  3. 1bucuk yasından beri özel kreşe giden kızım icin her Allah'ın günü oyle cok üzülüyorum ki ve oyle de içinden çıkamıyorum ki. Üstelik su yazdıklarınız varya o kadar cok annenin ayni derdi ki. Peki ama Bahçeye çıkmasın üşütür diyen anneler hangileri o zaman? Kimle konuşsam oyun oynasın yerlerde yuvarlansin mutlu olsun yeter diyorken bu kreş dunyası neden bu halde? 3senedir dişimi tırnağıma takip okul parası ödedikten sonra bu yaz yaz okulu olmayacak. Ve kızım dun ama ben arkadaslarımı izlerim diye agladi:( bugun de okuldan alırken daha oyunum bitmedi diye agladi. Neden mi? Cunku 5ten sonra nöbet Sınıfı dedikleri kalan Butun cocukları topladıkları masal odası diye bir yer var, ancak orada yani saat 5ten sonra serbest iyin oynuyorlar. Ve kızım Israrla nöbet sınıfına kalmak istiyor, özgürce oynayabilmek icin. Peki ben ne yapıyorum? Fiyatlar daha uygunken bir sene sonrası icin erken kayıt yaptırıyorum. Zaman geçip ilkokul vakti yaklaştıkça kalbim sıkışıyor. Bir cocuk Dünya'ya getirip ona bakmanın hiçbir zaman maddiyatla ilgisi olmadığını düşünüyorum. Onemli olan ona guzel bir gelecek sunabilmek. Ve ne yazık ki para ile Yapılabilen birsey degil bu! Ben çıkış yolunu bulamıyorum. Ne yazık ki sisteme boyun eğiyorum, kahroluyorum ama eğiyorum. Yaşadığımız düzen zorla bagirta bagirta bize bunu yapıyor. Sizden aşağı kalır yanım yok, cok doluyum cok! Üstelik arkadan yetişip gelen bir Çocuğum daha var.

    YanıtlaSil
  4. bebesini 1 yaşında kreşe vererek gözleri yaşlı işe dönmek zorunda olan ve muhtemelen şu postu yaparken de sıkça hatırladığın arkadasın olarak söylüyorum, işe başlayacağın için malesef ki kaçacak yerin yok. onlardan birine mecbur vereceksin küçük erkegimi:( ama şöyle düşün. izmir gibi sahane bir memlekette yaşıyosun, en sevdigin işi yani ögretmenliği yapacaksın ve saatlerin oldukça makul olacak. haftasonun yaz tatilin zaten senin. e bidaha tekrar etmem gerekirse izmirde yaşıyosun:) bütün tatil beldeleri, yeşillikler, mavilikler, daglar tepeler cayırlar cimenler hepsi sizin <3 o yüzden, o güzel kafanı böyle şeylerle çok bulandırma, öğretmenleriyle konuşarak okullardan birine karar ver derim bebegim. ogretmenlerden elektrik aldıgın ve "evet yaa, benim kadar tabiki olamaz ama bu kız benim oglumu çok eglendirir, benim ona gündüz veremeyeceğim sefkati sunar" diyebileceğin ışığı kimde görürsen o kreşe ver! bu kadar net:) sabahtan akşama kadar çocuğu dışarda tutup, çocukla oldukça seviyeli diyaloglar kuran ögretmenler de biliyorum (misal ilk kreşimiz). o yüzden sen kardeşini dinle:)
    dramatize etmeye meyilli kalbini de, endiselerini de, bu endiseye sebep olan ogluçunu da yerim! Kompil! <333

    YanıtlaSil
  5. Sağlıkla,güzelliklerle dolu mutlu bayramlar diliyorum.Sevgiler....

    YanıtlaSil
  6. Montesorri ve organik beslenme diye gözümüzü boyayıp kızımın eve gelip açım diye ağlaması üzerine hiç etli yemek yapmadıklarını öğrenmemle başlayan, grupları birleştirip 70 çocuğu 3 öğretmenle idare etmeye çalışan, ikindi kahvaltısında meyve ile doymadı 2. Tabak meyveyi verdik diyen, süt vermemizi istiyorsanız evden gönderin diyen, montesorri makarna mercimek ve doğal malzemeli oyunlar öneriyor diye hemen hemen bütün oyuncakların böyle ucuza getirilip masraftan kısan berbat bir kreş deneyimimiz oldu. Çok dikkatli seçmek lazım herşey ticari ve göz boyama

    YanıtlaSil